Biraz çam ağacı kabuğu, bir tutam korozyonlu tunç, az biraz öd, bir de kara boya. Tamamını ezip, elekten geçirdikten sonra, diğer tarafta sirkeyle korozyonlu tuncu öğütüp, farklı bir karışım daha hazırladınız mı işinizin çoğu bitmiş demektir. Sonrası, iki karışımı bir araya getirmek, biraz pırasa suyu ve biraz da su eklemek ve karıştırmak. Önce dövme yapılacak yer pırasa suyuyla yıkanır, sonra kan gelinceye kadar iğnelerle delme suretiyle deri üzerinde bir desen çizilir ve sonra da yukarıdaki karışım, yani ‘’mürekkep’’ zerk edilir.
Bu tarif günümüze ait değil, Doğu Roma (Bizans) döneminde, 6. yüzyılda Diyarbakır’da yaşamış olan ünlü tıp doktoru Amidenus Aetius’a ait… Dövme tekniğine ilişkin kaleme alınmış en eski kitabın yazarıdır. Dövme yapımında kullanılan karışıma dair yukarıdaki tarif de yazarımızın Medicae Artis Principes adlı ünlü tıp eserinden bir alıntıdır. Amidenus Aetius, dövme yapımında kullanılacak malzemenin hazırlanmasını, deriye uygulanmasını ve hatta dövmenin deri üzerinden temizlenmesini eserinde ayrıntılı bir şekilde açıklamıştır.
İnsanlık tarihinde ‘’dövme’’, kimi zaman belirli bir kabilenin ‘’totemi’’, kimi zaman insanları kötülükten koruyan bir ‘’tılsım’’, kimi zaman suçluların alnının ‘’kara lekesi’’, kimi zaman kölelerin satın alınmış olduğunu gösteren ‘’mülkiyet belgesi’’, kimi zaman üst sınıfların bir ‘’soyluluk işareti’’, kimi zaman gözü pek savaşçıların ‘’kahramanlık nişanesi’’, kimi zaman sirk palyaçolarının ‘’garabet alameti’’, kimi zaman çapkın denizcilerin ‘’vücutlarının süsü’’; kimi zaman ise gençlik hareketlerinin ‘’alt kimlik simgesi’’ olarak algılanmıştır. Günümüz çağdaş sanayi toplumunda ise dövme, daha çok öne çıkan ‘’beden süsleme’’ işleviyle, moda ve güzellik endüstrisinin bir parçası olarak varlığını sürdürmektedir. Dövme cesaretin, inancın, dayanışmanın, bireysel özgürlüğün gizli veya açık bir manifestosudur.
Dünyada bu zamana kadar pek çok uygarlık dövmeyi kullanmış; Kentler, Gotlar, Cermenler, Persler, Grekler, Romalılar, Polinezyalılar, Mayalar, Türkler ve daha kimler kimler;
- Cucuteni-Trypmiia Kültüründe Dövme: ‘’Ana Tanrıça’ya Tapınma İşareti’’
- Hitit Kültüründe Dövme:’’ Ana Tanrıça’ya Tapınma İşareti’’
- Mezopotamya Kültüründe Dövme: ‘’ Mülkiyet ve Cezalandırma İşareti’’
- Mısır Dünyasında Dövme: ‘’ Gizem, Büyü ve Tedavi İşareti ‘’
- Güney Amerika’da Dövme: ‘’Süslenme, Rahmet ve Kurban İşareti’’
- Briton Kültüründe Dövme: ‘’ Savaş ve Düşman Korkutma İşareti’’
- Greko-Romen Dünyasında Dövme: ‘’Mülkiyet ve Cezalandırma İşareti’’
- Asya Dünyasında Dövme: ‘’ Soyluluk ve Yiğitlik İşareti’’
- Orta Çağ’da Dövme: ‘’Lanetlenmiş ve Yasaklanmış Pagan İşareti’’
- Dövmenin Batı Dünyasında Yeniden Keşfi; ‘’Avrupa Sosyetesinin Moda İşareti’’
- Amerika’da Dövme: ‘’Milliyetçilik ve Yurtseverlik İşareti’’
- Dövmenin Rönesansı: ‘’ Bir Sanat ve Yaratıcılık İşareti’’
- 1970’li Yıllarda Toplumsal Hareketlerde Dövme: ‘’ Bireysellik İşareti’’
- Türkler, M.Ö. 2 binli yıllarda oba yaşamından beyliğe ve daha sonra Anadolu’da kurdukları imparatorlukla dünya tarihinde yerini almıştır. Orta Asya’da dövme Türkler tarafından bir nevi kimlik bilgisi olarak kullanılmıştır. Güneşin, ayın, yıldızın kutsallığına inanıldığı yıllarda bunları ifade eden işaretler ellere, alınlara yapılırdı. Kendilerine seçtikleri Budizm’in kolu olan Şamanizm inanç biçimi Türk toplumunda dövmeyi daha anlamlı kılmıştır. Şaman rahiplerin müritlerine yaptıkları dövmelerle kötülüğün ve uğursuzluğun bedenden uzaklaştırıldığına inanılırdı. Tanrıya yakın olmanın, ona inanmanın bir ifadesi olarak da, dövme Türk topluluklarında yaygın biçimde kullanılırdı. Sahip oldukları coğrafyadaki olumsuz iklimsel gelişmeler Türkleri yeni yurt arayışlarına iterken, Avrupa içlerine kadar ilerleyen Türk akıncılar bu kültürü Avrupa’nın ortasına kadar taşımışlardır. Mezopotamya, Anadolu ve Arap yarımadasına yapılan akınlar neticesinde Türkler yeni inanç biçimi olarak Müslümanlığı seçmişlerdir. Bu tarihsel süreçte Arap yarımadasında, bedevi olarak adlandırılan kavimlerde, özellikle kadınlarda benzer nedenlerle dövme sıkça kullanılan bir vücut süsleme aracıydı. Anadolu’da o günden bugüne, halen kadınlarımız dövmeyi severek bedenlerine uygulamış, henüz Hristiyan inanç biçimi doğmadan önce Anadolu da haç simgesi, özellikle dövmelerde doğurganlığın ve bereketin simgesi olarak sıkça yapılmıştır ve halen bunların örnekleri canlı olarak bulunmaktadır. Günümüzde ise bu bölgelerde halen uygulanmaktadır. Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da örneklerine sıkça rastlanan, özellikle ayak ve bacaklarında, ellerinde, boyun ve göğüslerinde hatta yüzlerinde olan bu dövmelere rastlamak mümkündür.